You are currently viewing Mesneviden Hikayeler; “Ayı İle Dost Olan Adam”
  • Post comments:0 Yorum

Mesneviden Hikayeler; “Ayı İle Dost Olan Adam”

Bir ejderha, bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri de ayının bağırmasını duydu ve onu ejderhanın pençesinden kurtardı.

Hile ile babayiğitlik birleşip de ejderhayı bu güçle alt edip öldürünce, ayı da ejderhadan kurtuldu ve o babayiğit erden iyilik gördüğü için, bir köpek gibi onun peşine takıldı; adamla birlikte evine dek gitti. O Müslüman hastalanıp yastığa baş koyunca da adama gönül borcu olduğundan onu bırakmadı, başında beklemeye başladı.

Komşusu oradan geçerken, nasıl olduğunu sormak için adamın evine uğradı, “Halin nasıl?” derken ayıyı gördü:

“Kardeş, bu ayıyla ne işin var?” dedi.

Adam, ejderha olayını anlattı. Komşusu:

“Ayıya güvenme be ahmak. Ayının dostluğu düşmanlıktan beterdir. Nasıl olursa olsun, köyden sürülmesi gerek,” dedi.

Adam dedi ki:

“Vallahi bunu kıskançlığından söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun; hele onun sevgisini bir gör!”

Komşusu:

“Ayıların sevgisi aldatıcı bir sevgidir; benim bu kıskançlığım onun sevgisinden iyidir. Be adam, gel benimle bir ol da o ayıyı köyden sür!” dedi.

Adam:

“Hadi ordan, sen kendi işine bak, kıskanç herif!” diye yanıt verdi.

Adam:

“İşim buydu, ama sana nasip değilmiş. Yüce kişi, ben bir ayıdan daha aşağı değilim ya, onu bırak da eşin dostun ben olayım. Başına bir şey gelecek diye yüreğim titriyor. Böyle bir ayı ile ormanlığa gitme. Yüreğim asla olmayacak şeyden titremedi. Bu seziş Tanrı ışığındandır, saçma değil,” dedi.

Bu sözler adamın kulağına girmedi. Ayının elini tuttu, adamın elini bıraktı. Adam da:

“Senin aklın başında değil, ben gidiyorum,” dedi.

Adam dedi ki:

“Git, benim için kaygılanma! Boşboğaz herif, her şeyi de bilirim sanma! Uykum geldi. Bırak beni, işine git!”

Komşusu:

“Yahu, ne olur bir dosta uy da, akıllı birinin korumasında, gönül sahibi bir dostun yakınında uyu,” dedi.

Babayiğit, o adamın ısrarına kızıverdi; yüzünü çevirip:

“Bu belki de bana düşman; ya da bir şey umuyor… dilenci ve külhâni herifin biri. Ya da beni bu ayıyla korkutma konusunda önceden dostlarıyla bahse girmiş olmalı,” dedi.

İçinin kötülüğünden hatırına iyi bir şey gelmedi.

O Müslüman kızdı:

“Benim ona ciddilikle öğüt vermemden, üstüne düşmemden, gönlündeki hayaller arttı; büsbütün kuruntu ediyor. Demek ki öğüt yolu kapandı,” dedi ve gitti.

Adam uyudu. Ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, ama inadına gene kalktığı yere gelip kondu. Ayı o gencin yüzünden kaç kere sineği kovduysa da sinek hemen kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı sineğe kızıp gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi, sineğin yeniden uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce, o koca değirmen taşını alıp sineği ezmek için adamın suratına fırlattı. Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu olay da herkese yayıldı.

Aptalın sevgisi, şüphesiz ayının sevgisidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. Ant içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar.

Mesnevi Hikayeleri

Mevlana Ve Mesnevi Hakkında

Mevlana Celaleddin-i Rumi, 30 Eylül 1207 tarihinde bugün Afganistan sınırları içerisinde bulunan Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya geldi. Yaşadığı dönemde Anadolu‘ya Diyarı-ı Rum denildiği için Rumi soyadını, zaman içinde de kendisine duyulan büyük saygının ifadesi olarak efendimiz manasına gelen Mevlana adını almıştır.

Türk – İslam medeniyetinin en önemli isimlerinden biri olan Mevlana, insanları hoşgörüye ve kardeşliğe çağıran ünlü bir tasavvuf alimidir. Mektubat, Fihimafih, Divanı Kebir ve Mesnevi gibi eserleriyle insanlara güzelliği anlatmıştır.

Mevlana bir sevgi ve hoşgörü elçisidir. Hayatı, kişiliği, eserleri, felsefesi binlerce kişiye konu olmuş, binlerce kitap yazılmıştır. Türk-İslam medeniyetinin yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden biri olan Mevlana, dünyanın her yerinde eserleri okunan, derin bir sufi, büyük bir şair ve tasavvuf ehli bir alimdir.

Yazdığı en büyük eser olan Mesnevi sayısız dile çevrilerek dünyanın her yerinde okunmuş ve insanların beğenisini kazanmıştır. “Gel gel yine gel, ne olursan ol yine gel. Yüz kere eğer tövbeni kırsan yine gel” dizeleriyle, insanları dil, din, ırk, mezhep ayrımı gözetmeden, kardeş olmaya, barışa ve hoşgörüye çağıran din bilginidir. 13. yüzyılda yaşamış olmasına rağmen eserleri ve düşünceleri çağları aşan Mevlana merhameti ve karşılıksız olan insan sevgisiyle sadece İslam alemini değil, diğer dinlerdeki insanları da kendine hayran bırakmıştır.

Hazret-i Mevlana’ya büyük sevgiyle bağlı sırdaşı Çelebi Hüsamettin, tasavvufu dervişlere anlatacak bir eser ortaya çıkarmasını tavsiye etti. Hazret-i Mevlana da Mesnevi’nin ilk 18 beyitinin yazılı olduğu kağıdını sarığından çıkarıp Çelebi’ye uzattı. Hazret-i Mevlana, ömrünün son 10-15 yıllık devresinde Mesnevi’yi ortaya çıkardı. O söylüyor, Çelebi Hüsameddin yazıyordu.

Mevlana, dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insan ilişkilerine ve hayata dair birçok konuya yer verdiği, 26 bin beyite yaklaşan 6 ciltlik bu önemli eseri için şu ifadeyi kullandı:

“Bizden sonra Mesnevi şeyhlik edecek, arayanlara doğru yolu gösterecek, onları yönetecek ve önderlik yapacaktır.”

Mevlânâ‘nın en büyük eseri Mesnevi’sidir. Eser, aruz ölçüsünün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla Farsça yazılmış olup 6 cilt, 25618 beyittir. Varlıkta birlik (Vahdet-i Vücûd) anlayışını birtakım kurmaca/hayali veya gerçek olaylardan hareketle anlatmaya çalışan didaktik (öğretici) bir eserdir. Mevlânâ’da hakiki müslümanlık şuuru en yüksek derecesi ile ifade edilmiştir ve bu müslümanlık şeklin değil, mânanın müslümanlığıdır.

Mesnevi’deki en önemli özellik çok derin konuları bile rahat ve anlaşılır bir şekilde anlatmasıdır. Mevlana birçok konuyu ilhamının sesine uyarak içine doğduğu gibi söylemiş ve büyüleyici bir eda yakalamıştır. O, düşüncelerini uzun uzun bir kâğıda döküp sonra üzerinde düzeltme falan yapmamıştır. Bu arada Mevlânâ, basit; fakat düşündürücü ve bilhassa buluş kabiliyetini gösteren deliller getirir, örnekler verir, anlatmak istediği şeyi apaçık bir hâle koyar, hatta gülünç hikayeler bile söylemekten çekinmez. Zaten Divan’ındaki bir gazelinde; “Benim gülünç şeyler söylemem, gülünç şeyler söylemiş olmak, eğlenmek, eğlendirmek için değil; öğretmek, halkı neşelendirip anlatmak istediğimi anlatmak içindir.” der.

Bir cevap yazın