You are currently viewing Cem Sultan
  • Post comments:0 Yorum

Cem Sultan

Cem, Fâtih Sultân Mehmed’in üçüncü ve en küçük oğludur. 7 Safer 864/3 Aralık l459 gecesi Edirne’de dünyaya geldi. Annesi Çiçek Hatun’dur. İlk öğrenimine beş yaşında iken sarayda başlayan Şehzâde Cem, hususî hocalardan tahsil gördü. Bilgi ve kültür sahibi, Arapça ve özellikle Farsçayı bu dillerde şiir yazacak kadar iyi bilen bir şehzade olarak yetişti. O, sadece bilgili ve kültürlü değil, aynı zamanda ata iyi binen, zamanının savaş aletlerini ustaca kullanan ve bu konulardaki maharetiyle çevresine ün salmış bir şehzadeydi. Önce l469’da Kastamonu sancakbeyliğine, sonra l474 yılında ölen büyük kardeşi Sultân Mustafâ’nın yerine Karaman valiliğine tayin edildi. Bu sıralarda kardeşi İkinci Bâyezîd de Amasya’da bulunuyordu.

Cem, Karaman’da ilim, sanat ve kültür adamlarından kurduğu bir çevre içinde, şahsî meziyetleri ve başarılı idaresiyle kendini etrafına sevdirmişti. Fâtih Sultân Mehmed’in 886/l48l’de ölümü üzerine kardeşi İkinci Bâyezîd tahta geçince, kendisini padişah olarak tanımayan Cem, bir ordu düzenleyerek Bursa üzerine yürüdü. Büyük bir törenle şehre girdi ve kendi adına hutbe okuttu. Ancak bundan sonra yaptığı bütün savaşları kaybetti. Halep’e oradan da Mısır’a geçti. Her uğradığı yerde ilgi ve iltifatla karşılandı. Kahire’den hacca gitti. Cem, aynı günlerde ağabeyine aşağıdaki kıt’ayı gönderdi. Söz konusu kıt’a ve Sultân Bâyezîd’in ona verdiği cevap devrin tezkirelerinde de yer almıştır. Cem Sultân:

Sen pister-i gülde yatasın şevk ile handân

Ben hecr ile bâlîn idinem hârı sebeb ne

Bu saltanat-ı dünyâ ola adle mukârin

Haccül-haremeyn anı taleb kılsa aceb ne

Sultân Bâyezîd:

Çün rûz-ı ezel kısmet olunmış bize devlet

Takdîre rızâ virmeyesin böyle sebep ne

Haccül-haremeyn olduğuna râzı olaydun

Bu saltanat-ı dünyevîye bunca talep ne

Ardından Rodos şövalyelerine sığınan Cem, bir dizi pazarlıktan sonra oradan 1482’de Fransa’ya nakledildi. Cem’in bu tarihten itibaren Fransa ve İtalya’da geçen on üç senelik hayatı, kendisine gösterilen rağbete, edilen vaatlere, verilen ümitlere rağmen bir esaretten farksız oldu. O; başta Rodos şövalyeleri olmak üzere, çeşitli Avrupa devletleri ve prenslikleri, bu arada Hıristiyan dünyasının manevî lideri papa tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na karşı toprak, para, nüfuz ve üstünlük elde etmek için alet olarak kullanıldı. Sultân Cem, kendisine her bakımdan yabancı bir dünyada, memleket ve aile hasreti çekerek çaresizlik içinde otuz altı yaşında iken öldü (Napoli 900/l495). Kaynaklar şehzadenin ölümü konusunda değişik rivayetler naklederlerse de hâkim kanaat, zehirlenerek öldürüldüğü şeklindedir. Sultân Cem’in cenazesi aynı yıl Sultân İkinci Bâyezîd tarafından Mudanya yolu ile Bursa’ya getirtildi ve burada ağabeyi Sultân Mustafâ’nın yanına defnedildi.

Cem Sultân’ın kaleme aldığı eserler şunlardır:

1. Türkçe Dîvân: Sultân Cem, Âşık Çelebi’ye göre Dîvân’ını babası Sultân İkinci Mehmed adına tertip etmiştir. Eserin tenkitli yayınında “2 tevhid, 1 münâcât, 2 na’t, 4 kaside, 1 terkibibend, 1 terciibend, 348 gazel, 1 rubaî, 41 muamma ve 19 müfred” bulunmaktadır (Ersoylu 1989). Dîvân’ın, “İstanbul Üniversitesi Ktp. 5547, İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. 5474, Fatih Millet Ktp. Ali Emiri Efendi Manzum 81, Süleymaniye Ktp. Lala İsmail Efendi 431/1, Topkapı Sarayı Ktp. Revan 739, Bursa O. Haraççı E.6, Süleymaniye Ktp. Fatih 3794, Kayseri Raşit Efendi Ktp.1262, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı-M. Cevdet Kitapları 416”da kayıtlı yazma nüshaları bulunmaktadır. Sultân Cem’in Türkçe Dîvân’ı yayımlanmıştır (Ersoylu 1981; Ersoylu 1989). Dîvân’ın farklı yönleriyle incelendiği üç de yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (Çakmak Alpun 2000; Engin 2006; Uzun 2007).

2. Farsça Dîvân: Eser, şairin Türkçe Dîvân’ının “Bursa O. Haraççı Ktp. E.6”da kayıtlı nüshasının baş tarafında yer almaktadır.

3. Cemşîd ü Hurşîd: Sultân Cem’in, İranlı şair Selmân-ı Sâvecî (ö.778/l376)’den Fâtih Sultân Mehmed adına Türkçeye tercüme ettiği Cemşîd ü Hurşîd, diğer adıyla Âyât-ı Uşşâk (Kütahya Vahid Paşa İl Halk Ktp. l666; Ankara İlahiyat Fakültesi Ktp. 18464) adında bir mesnevîsi vardır. Eser, Okur tarafından “Kütahya Vahid Paşa İl Halk Kütüphanesi”nde bulunarak 1958 yılında ilim âlemine tanıtılmıştır. Cemşîd ü Hurşîd mesnevîsi hakkında bir doktora tezi yapılmış (İnce 1981) ve aynı çalışma yayımlanmıştır (İnce 2000). Eser üzerindeki diğer yayın ise Okur Meriç’e aittir (1997). 

4. Fâl-ı Reyhân-ı Sultân Cem: Şairin Türkçe Dîvân’ının “İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. 5474 vr. 58b-60b ve İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. 5547 vr. 109a-111b”de kayıtlı iki nüshasında yer alan 48 beyitlik bir manzumedir. Araştırmacıların Sultân Cem’e aidiyeti konusunda kuşkuları bulunan bu mesnevî, Falnâme adıyla faksimilesi de verilmek suretiyle yayımlanmıştır (Ertaylan 1951). Eser üzerinde Ersoylu (1981, 1997) ve Okur Meriç’in (1991) de makaleleri bulunmaktadır.

Cem Sultân, tarihi bakımdan olduğu kadar, kültür ve edebiyatımız açısından da önem taşıyan bir şehzadedir. Zira kendisi şair olduğu gibi, şairlerin de koruyucusu idi. Karaman’da sancak beyi olarak bulunduğu sırada çevresinde bir şairler halkası oluşmuştu. Bunlar arasında “Sa’dî-i Cem, La’lî, Sehâyî, Kandî ve Şâhidî” gibi zamanla “Cem Şairleri” adıyla anılan şairler vardı. Kendisinin de henüz on yaşlarında iken atandığı Kastamonu sancak beyliği görevi sırasında gazel yazdığı rivayet edilmektedir. Sehî, Latîfî, Ȃşık Çelebi ve Gelibolulu Mustafâ Ȃlî, tezkirelerinde Cem’in şairliğinden övgüyle söz etmişlerdir. İran edebiyatını Farsça şiirler yazacak kadar yakından tanıyan Cem; divan edebiyatının mazmunlarını, hayâller dünyasını çok iyi bilen ve bu unsurları eserlerinde başarıyla kullanan bir şairdir. Kaside ve gazellerinde Ahmed Paşa’dan etkilenmiş, onun tarzını takip etmiştir. Ağabeyi Sultân II. Bâyezîd’e yazdığı meşhur kasidesi ile oğlu Oğuz Han’ın öldürülmesi üzerine kaleme adığı mersiyesi, klasik edebiyatımızın ölümsüz manzumeleri arasında yer almıştır. Özellikle ülkesinden uzaklarda iken yazdığı ve yoğun bir lirizmin hâkim olduğu şiirlerinde, çeşitli acılar ve çaresizliklerle dolu maceralı hayatından belirgin izler görülmektedir.

İyi bir şair olan Cem Sultan’ın şi­irlerinde söylem çok görkemli değil fakat lirizm güzel, duygulu ve hüzünlüdür. Farsça şiirlerinin Osmanlıca şiirlerinden daha başarılı olduğu genel bir kanıdır. Bu bağlamda Türkler için­de en iyi Farsça şiir söyleyenlerden biri sayılır.

Sultan şâirler arasında şiirlerinde şahsî duygularını ifade etmede en başarılı sayılanı, Cem Sultan’dır.

Şiir ve edebiyatla çok küçük yaşlardan beri meşgul olmuş bir şehzâde olan Cem’in çevresinde, adına “Cem şâirleri” denen bir grup şâir bulunmuştur.

Cem Sadisi, Haydar Bey, Sehâî, Kandî, Şâhidî gibi dönemin ünlü şairlerinden oluşan bu gruptan bazı şâirler, Cem’i gurbette de yalnız bırakmamışlardır.

Cem Sultan şiirlerinde, yaşadığı sıkıntıları, oldukça duygulu bir anlatımla dile getirir.

Cem’in “Fal-i Reyhan” adlı 48 beyitlik manzum bir çiçek falı bulunmaktadır.

Cem Sultan’ın biri Farsça diğeri Türkçe olmak üzere iki divanı vardır.  

Divan’ı baştan sona neredeyse hüzünle doludur.

Ayrıca Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisi vardır.

Cem Sultan’ın Gazalleri İçin TIKLAYINIZ

etiketler: Cem Sultan, Cem Sultan hain mi, Cem Sultan olayı, Cem Sultan’ın sırrı, Şehzade Murad Cem Sultan, Cem Sultan kimdir, Cem Sultan soyu, 2.bayezid ve cem sultan olayı, Cem Sultan kanuninin nesi, Cem Sultan oğlu Murat, Cem Sultan, Cem Sultan olayı, Murat Sultan kimdir Kanuni, Cem Sultan gazelleri, Cem Sultan Divanı PDF, Cem Sultan şiirleri, Cem Sultan kardeşi, Cem Sultan gazelleri günümüz Türkçesi, cem sultan’ın oğlu murat sultan, Cem Sultan kimin kardeşi,

Bir cevap yazın