You are currently viewing Hikaye Oku: “Amber-i Çin Camii”
  • Post comments:0 Yorum

Hikaye Oku: “Amber-i Çin Camii”

Hikaye oku: Kırım’da zengin bir tüccar cami yaptırmaya başlar. Binlerce kişi toplanır, yardım eder. O sırada inşaatın yanından bir ticaret kervanı geçer. Kervan on katar deve, misk ve amber yüklüdür. Kervan sahibi selam vermez.

– Ey kervan sahibi, nereden gelip nereye gidersiniz? Yükünüz nedir? Diye sorarlar. Ama kervan sahibi oralı değildir. Kasıla kasıla geçer gider.

Cami yaptıran tüccar kızar. Adamlarıyla kervanı çevirir. Adamları, develerin üzerindeki bütün yükü indirirler. Yükte ne kadar misk ve amber varsa, sahibinin gözünün önünde, hepsini çamura katarlar. İnşaatın harcını, su ile değil de misk ve amberle kararlar.

Kervancı ne yapacağını bilemez. Hayret içinde oradan oraya koşuşturmaya başlar. Konuşur ama kimseye dinletemez. Tüccar onu alıp evine götürür. Büyük bir ziyafet verir. Yemekten sonra devlerine altın yükleyip:

– Var şimdi git can kardeşim. Ama selamı unutma! Der. Kendini de bir şey sanma.

Cami tamamlanır, ismini Amber-i Çin Camii koyarlar. Ne zaman ki yağmur yağsa, cami duvarları pek güzel kokar. Hatta ben, denemek için toprağından bir parça alıp ateşe koydum, hakikaten amber koktu.

Seyahatname’den Seçmeler (Evliya Çelebi)

Seyahatname ve Evliya Çelebi  Hakkında

Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, fetihten sonra İstanbul’a yerleşmiş, zaman zaman Kütahya’da da kalmışlardır. İstanbul’un Fethi sırasında Evliya Çelebi’nin dedesi Kara Ahmet Bey’in dedesi olan Yavuz Özbek (Er), Fatih Sultan Mehmed’in akıncılarından olup fetih ganimeti ile Unkapanı’nda yüz dükkân, bir cami ile beraber bir ev yaptırmıştır. Eski adıyla Sağrıcılar Camii olan bu cami Yavuz Sinan Camii’dir. Evliya Çelebi’nin dedesi Kara Ahmet Bey, Kütahya’daki evlerinin önündeki türbede medfundur. Babası Derviş Mehmed Zıllî, I. Süleyman’dan I. Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş pek çok sefere katılmış, çok yaşlı iken vefat etmiştir. Annesi Abhaz’dır. Annesinin kardeşi Melek Ahmed Paşa’nın validesi olduğu için Melek Ahmed Paşa’nın himayesinde bulunmuştur. Amcası Firâki Abdurrahmân Çelebi’dir. Babası, annesi ve büyük annesi Beyoğlu’nda şimdiki Lohusa Sultan Türbesi yakınındaki Meyyit Mezarlığı’nda gömülüdür. Unesco tarafından doğumunun 400. yılı münasebetiyle 2011 yılı, Evliya Çelebi yılı ilan edilmiştir.

Seyahatname, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan gezi yazısı kitabıdır. On ciltten oluşur.

Eserin asıl adı Târîh-i Seyyâh Evliyâ Efendi’dir. Eser, Evliya Çelebi’nin 1630’lu yıllarda İstanbul’dan başlayarak 1092’ye (1681) kadar Osmanlı Devleti topraklarında ve komşu ülkelerde yaptığı seyahatleri anlatır. Seyahatnâme, Osmanlı dünyasının geniş bir coğrafya panoraması ile yerleşim yapısını tarihî perspektiften verir ve yazarın seyahatle geçen hayatını içerir. Evliya Çelebi eserini hayatının son yıllarını geçirdiği Mısır’da yazmış, eser 1742’de Mısır’dan İstanbul’a Hacı Beşir Ağa’ya gönderilmiş ve onun tarafından çoğalttırılmıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslubu ile anlatan, az sayıdaki 17. yüzyıl nesir yazarlarındandır. Evliya Çelebi‘nin on ciltlik Seyahatnâme’si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. Eserinde; 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyası, bu dönem konuşulan Türkçe ve ağız özellikleri, Gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaşamları, tarih, karşılaştırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eşsiz bilgiler, Osmanlı toplumundaki müslüman-gayrimüslim ilişkileri, gayrimüslim halkların gündelik hayatları, ekonomik ve kültürel durumları, nüfusları, ibadet yerleri, inanç ve itikatları, farklı topluluklara ait öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, eğlence, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları, gezilen yörelerin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapıların bütün özellikleri; bunların yapılış yılları, onarımları, yapan, yaptıran veya onaranlar, bulunduğu bölgelerin mutfak kültürü ile ilgili zengin bilgiler, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerine kadar ayrıntılı bilgiler ile 17. yüzyıl Osmanlı araç gereçleri hakkında da yer yer bilgiler verilmektedir. Osmanlı mutfağı araştırmacısı Marianna Yerasimos, Seyahatname’de; 44 pilav, 40 çorba, 23 baharat, 90 balık, 80 üzüm, 27 armut, 50’ye yakın ekmek çeşidinden bahsedildiğini belirtmektedir.

Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır.

Bir cevap yazın