You are currently viewing Masal “Bulut”
  • Post comments:0 Yorum

Masal “Bulut”

Bir varmış beş yokmuş, gökyüzünde yanlız gezen bir bulut varmış. Bu bulut her gün yeni yerlere gider, dünyayı gezer dururmuş. Bir gün Roma’da, bir hafta sonra Irak’ta, bir ay sonra Amerika’da, nerdeyse görmediği yer yokmuş.

Aylar birbirini kovalamış, bulut güneşi, rüzgar bulutu kovalamış. Bizim bulut yeni bir yere gelmiş. Ama hava öyle soğukmuş ki tir tir titriyormuş. Oradan uzaklaşmak istemiş ama dağlar önünü kapatmış, geri kaçmak istemiş rüzgar bulamamış. Sıkışıp kalmış oracıkta. Ne yapsam ne etsem derken, kalabalık artmaya başlamış. Sağdan soldan yeni bulutlar geliyor, sanki bir şey varmış gibi herkes oraya toplanıyormuş. Daha ne oldum demeye kalmadan, bulut grubunda huzursuzluk artmaya başlamış.

Birbirlerine yaklaştıkça homurtular artıyor. Hatta bazıları birbirine dokununca şimşekler çakıyormuş. Bulut bu durumdan çok huzursuz olmuş, bir an önce oradan kurtulmak, kendini diğer bulutlardan uzağa atabilmek için sağını solunu kıpırdatmaya, aradan sıyrılmaya çalışırken, itelediği bir bulut da onu itelemiş.

Bunlar başlamışlar kavga etmeye. Sen geçeceksin ben geçeceğim derken birbirlerine girmişler. Derken çok büyük bir patlama olmuş, her taraf aydınlanmış, sanki bizim bulutun gözünde şimşekler çakmış. Sonra, hızla aşağıya doğru düşmeye başladığını hissetmiş. Oh demiş kurtuldum sonunda bu bulutların arasından. Ancak bu değişik bir yolculukmuş, hızı gittikçe artıyor ve yeryüzüne yaklaşıyormuş.

“Hey rüzgar, neredesin? Hadi götürün beni dağların arkasına” diye seslenmiş. Rüzgar var gücüyle itiyormuş ama bizim bulut düşmeye devam etmiş. Diğer bulutlar çok yukarıda kalmış. Düşmüş, düşmüş, düşmüş, yere çok yaklaşmış. “Aman tanrım” demiş bizim bulut, “şimdi yere çarpacağım ve yok olacağım” derken çok değişik bir şey olmuş. Bizim bulut yere yumuşak bir şekilde indiğini ve kıvrıla kıvrıla hareket edebildiğini farketmiş. Bu gerçekten çok hoşuna gitmiş. Eskiden çok yükseklerden görebildiği ağaçların taşların arasından şimdi kıvrıla kıvrıla, hatta sürtüne sürtüne geçebiliyormuş. Böyle çok eğlenceli bir yolculuk yaptıktan sonra bir taşın üzerinden geçip tekrar düşmeye başlamış ve kısa bir düşüşten sonra kendini çok tuzlu bir yerde bulmuş. Artık o kadar hızlı hareket edemiyormuş. Burada dinleneceğim galiba derken. Yeni canlılarla karşılaşmış. Daha evvelden kuşları tanıyan bulutumuz bu canlıları daha evvel hiç görmemiş. Kocaman ağızları, arkalarında ay gibi kuyrukları olan yaratıkların binlerce çeşidi varmış etrafında. Sanki başka bir dünyaya gelmiş.

Aradan aylar geçmiş. Bu yeni durumdan çok memnun, gezip duruyormuş. Ama bir gün hava onu rahatsız edecek kadar ısınmaya başlamış. Öyle sıcak, öyle sıcak olmuş ki, bulutumuz çok bunalmış, biraz yukarı çıkayım, biraz yukarı çıkayım, oralar daha serin olur diye düşünüp kendini yukarılara atmaya çalışmış. Bir de ne görsün, ay kuyruklu yaratıkların olduğu dünyadan uzaklaşmaya başlamasın mı? Azıcık yükseleyim derken, bir anda hızla yükselmeye başlamış ve kendini eski dünyasında bulmuş. Yine O güneşi kovalıyor, rüzgar onu kovalıyormuş. Dağların üzerinden uçuyor yeryüzüne gölge düşürmenin zevkini yaşıyormuş.

Ama bir türlü anlayamamış neler olup bittiğini. Kim biliyor bizim bulutun başına neler geldiğini?

Atilla Gösterişli

hikaye, masal, öykü, çocuklar için hikaye, çocuk hikayeleri, çocuk masalları, çocuk öyküleri, çocuklar için öykü, okuma, hikaye okuma, çocuk, masallar, öyküler, hikayeler, fabl, fabl hikayeler, ezop, ezop masallari, ezop hikayeleri, rüzgar, güneş, bulut hikayesi, bulut,

Bir cevap yazın