You are currently viewing Hikaye Oku; “21 PSYCHE”
  • Post comments:0 Yorum

Başımda şiddetli bir ağrıyla uyandım. Ağzımda madeni bir tat vardı. Sanki bir çeyrekliği saatlerce emmişim gibi mide bulandırıcı bir tat.

– “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Bay Collins?”

Gözlerimi tavana dikmiş yatıyordum. Etrafıma bakmaktan korkuyordum. Göreceklerim konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Hala dünyada mıyım onu bile bilmiyordum.

– “Hafiflemiş. Sanki uçuyormuşum gibi. Dünyada mıyız?

– “Dünyayı terk etmek için bu kadar aceleci olmayın Bay Collins şimdilik buradayız. Öncelikle bir şeyden emin olmam lazım. Elimdeki parçanın adını söyleyebilir misiniz?”

Başımı sesin geldiği tarafa doğru çevirdim. Profesör Adams elinde, astronot kıyafetlerimizin arka kısmında bulunan, içinde küçük itici jetler olan SAFER adını verdiğimiz parçayla bana bakıyordu. Uzay yürüyüşleri esnasında beklenmedik durumlarla karşılaşabiliyorduk. Eğer uzay boşluğuna doğru sürüklenmeye başlarsak, SAFER’i kullanarak itici jetler vasıtasıyla uzay istasyonuna geri dönebiliyorduk. Daha önce defalarca eğitimini aldığım bu aleti görünce, yaptığımız uzay yürüyüşleri sırasında oynadığımız eğlenceli oyunlar geldi aklıma. Uzayda yapacak o kadar az şeyiniz oluyordu ki. Bazı zamanlar arkadaşlarla Saferlerimizi açıp istasyonun başından sonuna kadar yarışıyorduk Elimde olmayarak gülümsedim ve – “SAFER.” dedim.

– “Teşekkür ederim. Öncelikle kendimi tanıtmama izin verin.

Gözleriyle tavandaki kamerayı işaret ederek konuşmasını sürdürdü.

– “Ben Profesör Alberth Adams. “21 PSYCHE” operasyonunun hazırlık biriminde görevliyim. Milyarlarca ton altın rezervi bulunan bu asteroite iniş yapacak ve 200 bin ton altını ülkemize getireceksiniz. Yaklaşık üç yıl önceki “20 PSYCHE” operasyonunda yer aldığınız için neden bahsettiğimi anlamış olmanız lazım. Bu arada o projedeki talihsiz kaybınız için çok üzgün olduğumu belirtmek isterim.

William Taylor benim en yakın arkadaşımdı. Onunla bundan on yıl önceki Mars Operasyonu sayesinde tanışmıştık. Marsa kurulan maden arama ocağının tamir ve bakımı için oluşturulan, benim de dahil olduğum dört kişilik ekibin liderliğini yapıyordu. Yirmi yıldır hiç durmadan çalışan maden ocağından elde edilen bol miktardaki platin Amerika’ya taşınmış, daha hafif ve dayanıklı silahlar üretmek için kullanılmıştı. Zamanla eskiyen ve yıpranan işletmenin, tekrar tam kapasiteyle çalışmasını sağlamak maksadıyla Mars’a gitmiştik. Yanımızda iki teknisyenle beraber yaklaşık bir buçuk yıl süren iyileştirme operasyonunu başarıyla tamamlayıp tekrar dünyaya döndük. O operasyonla başlayan dostluğumuz dünyaya döndükten sonra da devam etti. Birkaç farklı projede de beraber görev aldık. Üç yıl önceki 20 PSYCHE operasyonunda amacımız, paladyum açısından zengin olan asteroite ulaşıp yanımızda 100 bin tonluk paladyumla geri dönmekti. Her şey yolunda gidiyordu. 20 PSYCHE adı verilen asteroite başarılı bir şekilde iniş yaptık. Ancak yüzeye indiğimizde meydana gelen beklenmedik gaz patlaması sonucu William uzay boşluğuna savruldu ve karanlığın içinde gözden kayboldu. Dostumun karanlık boşlukta küçülerek yok olmasını çaresizlik içinde izledim. Telsiz bağlantımız kesilmeden önce

“- Eve dön Michael!” diye bağırmıştı. “-Eve dön ve sakın bir daha o gezegeni terk etme!”

Fausto Carlino! Seni işe yaramaz şapşal. Zihnimin zincirlerini kırıp benliğimi işgal eden haydut. Çıldırmak üzereydim. Bir bedene hapsolmuş iki zihin, iki benlik arasında sıkışıp kalmıştım. Bir anda, hissettiğim o hafiflik yerini tam tersi bir ağırlığa bıraktı. Beynim ikiye bölünmüş gibiydi. Bağıran Michael’ı susturdum ama bu sefer de Fausto çıldırdı. Beynimin içindeki kavga yüzüme yansımış olacak ki Profesör Adams elini alnıma koydu;

– “Sakin olun Bay Collins. İçinde bulunduğunuz duruma kısa zamanda alışacaksınız.” dedi. Sonra kulağıma eğilip fısıldadı;

– “Fausto’yu öldürmedim ama onu idare etmeyi beceremezsen o seni öldürecek!

Profesör haklıydı. Fausto’nun planını gerçekleştirebilmek için Michael’a ihtiyacım vardı. Peki ben kimdim? Yani Fausto ve Michael’ı idare etmeye çalışan üçüncü kişi kimdi? Bu sorunun cevabını aramakla vakit kaybedemezdim. Derhal ikisini de kontrol altına almalıydım. Şimdilik Fausto’yu susturmaya karar verdim. Elbette sahne sırası ona da gelecekti. Son sözü Fausto’nun söyleyeceği konusunda anlaştık. Bu iş birliği hepimiz için de en doğru olanıydı. Sedyeden kalktım ve profesörün endişeli bakışlarına aldırmadan konuştum;

-Ben iyiyim Profesör. Hadi biraz altın toplayalım!

Bir cevap yazın