You are currently viewing İlginç Bir Hikaye – “Değişim”
  • Post comments:0 Yorum

Hikaye Oku: Hayatım tamamen monoton bir şekilde geçmekteydi ta ki bir hafta öncesine kadar. Her gün kalktığım saat belli, yattığım saat belli. Yaptığım iş standart, neredeyse yediğim yemek bile hep aynıydı. Bunların altında belli sebepler yatıyordu. Tabi ki ilk sebep maddi durumumun sıkıntılı olmasıydı. İkinci büyük sebep ise zaman darlığı. Çalıştığım iş yerine ulaşabilmek için her gün 3 araç ayrıca neredeyse 1 km kadar da yürüyüş yapmak zorundaydım. Yani sadece eve ulaşıp, ihtiyaçlarımı karşılayıp, sabah erken saatlerde yola düşmek zorunda kaldığım sıkıcı bir hayat. Zaten işyerimden de memnun değildim. Ama maalesef hayat beni çok korkuttuğu için, uzun zamandır değişikliğe gitmek için kendimde hiçbir cesaret toplayamadım.

Bu gibi durumda olanlar beni iyi anlayacaklardır ki sadece yolda gidip geldiğim sürelerde kitap okumak ve resim yapmak benim için hayattaki tek eğlenceydi. Ancak monotonluktan kurtulmak için hayatı benim gibi yaşamayanların kitaplarını okuyarak kendimi oyalarken, bir gün okuduğum kitabın sonlarına doğru ilginç bir cümle beni etkiledi. “İnanırsan Sadece Kendi Hayatını Değil Hayatları Değiştirmek ve Etkilemek Senin de Elinde Olabilir.” Bu söz başka bir kitaptan alıntıydı. Kitabın adı ve yazarı da yazıyordu. Tek farkındalığım kitap okumak olduğundan, tüm kitapçıları iyi bilirdim. O gün yine iş çıkışı kitapçıları gezmeye başladım. Ama bu sefer aradığım kitap belliydi. 2 saat kadar geçmişti ki hala elim boş dolaşmaktayken son girdiğim kitapçı bana kitabın yazarını söylediğimde o isimde bir yazar tanıdığını söyledi. Ancak bahsettiğim isimde bir kitabının olmadığını da belirtmeyi ihmal etmedi.

Bilmiyorum neden ama o kişiyi nereden bulabileceğimi sordum. Ben çok aşırı asosyal bir insan olduğum için, bir işim olmadığı sürece tanımadığım insanlarla sohbet muhabbet etmek benim için çok zordu. Ama adam hiç beklemeden işte karşıdaki çay ocağının önünde oturuyor deyiverdi. Dönüp arkamı baktığımda çay ocağının önünde ayrı ayrı masalarda 2 genç, bir de hafif yaşı ilerlemiş gür sakallı bir insan olduğunu gördüm. Hangisi dedim gençlerden birisi olduğunu düşünerek, ama kitapçı bana, “sakallı olan istersen bir sor kendisine,” dedi.

Adamın yanına gidip selam verdim. Başı önüne eğik olduğundan sadece gür sakalları gözüken adam kafasını yavaşça kaldırarak selamımı aldı. İsmini teyit edip, “müsaadeniz varsa bir şey sormak istiyorum,” deyip ona sormadan masasına yavaşça oturdum. Adam çok kibar bir üslupla ve gülümseyerek, “elbette delikanlı ama bir bardak çayımı içecek kadar bana yoldaş olursan,” dedi. O anda adama o kadar çok içim ısınmıştı ki, nasıl anlatsam bilmiyorum. Sanki çocukken birbirimize sırlarımızı verdiğimiz bir çocukluk arkadaşımla görüşüyormuşum gibi kendimi mutlu hissetmiş ve ona yakınlık duymuştum. Bu durum benim için şaşılacak bir şeydi.

Okuduğum kitaptan kısaca bahsettim ve isminin tuttuğunu da söylemeyi ihmal etmedim. “Sizin böyle bir kitabınız var mı?” diye hemencecik soruverdim. Gülümsedi ve evet benim kitabım ama henüz bitirmediğim bir kitaptan bahsettiğini söyledi. Nasıl olur dedim ve sadece gülümsedi. Masaya oturduğumdan beri gözlerini benim gözlerimden ayırmadan bana çok dikkatli bakıyordu. Bir müddet sonra olur böyle şeyler dedi. Ardından istersen sana bir güzellik yapabilir ve şimdiye kadar yazdıklarımın bir kopyasını verebilirim diye konuştu.

Beni ilk defa görmüş birisinin sadece birkaç dakikalık görüşme sonunda böyle bir teklif de bulunması hiç mantıklı değildi. Bundan dolayı teklifini elimden geldiğince kibar bir şekilde reddettim. O gün evime döndüğümde çok geç olmuştu. Mutfakta dünden kalan şeyleri hazırlamadan atıştırdım ve direk yatağa girdim. Ama bir türlü uyku tutmadı. Bir o tarafa bir bu tarafa dönerken bir ara odamda birisinin olduğunu fark ettim. Yavaşça yatağımda doğruldum, ama tuhaf olan o ki bundan en ufak bir korku duymadım. Hırsız olabileceğini düşünerek diğer odaları kontrol için yavaş yavaş koridorda dolaşmaya başladım. Bir şey olmadığını görünce herhalde yanıldım diyerek tekrar yatağıma döndüm.

İşte tam o sırada yatağımın ayakucunda yuvarlak bir ışık belirmeye başladı. Işık giderek büyümeye başladı. Ancak bende hala en ufak bir korku yoktu sadece merakla ışığı seyretmeye devam ettim. Işık büyüdükçe yavaş yavaş şekil almaya başlamıştı. Işığın ortasında bugünkü konuştuğum adamın yüzü belirmeye başladı. Hayretler içerisinde ama hiçbir sıkıntı duymadan olan biteni seyrediyordum. Işık o kadar parlak olmaya başladı ki eminim ki gecenin o saatin de evimin olduğu bütün mahalle bunu görmüştür diye düşünmeye başladım. Sonra birden ışık söndü ve bugün görüşmüş olduğum yazar karşımda bütün hatlarıyla belirdi. Hala yüzünde o gülümsemesi vardı. Bugün erken kalktın, henüz seninle işim bitmedi dedi ve beni bir korku sarmaya başladı. Yüzüme eğildiği anda korkudan kalbim küt küt atmaya başladı. Oradan kaçmak istedim, ama ne kımıldayabiliyor ne de bağırabiliyordum. Yüzünü yüzüme o kadar yaklaştırdı ki kaşlarının kaşlarıma değdiğini hissedebiliyordum…

Zenhar

Bir cevap yazın