You are currently viewing Şehit Mektupları
  • Post comments:0 Yorum

Şehit Mektupları

“Evlattan Şehit Babaya Mektup”

‘Mücahide’:

Yine seni özledim.Yine aklım karıştı baba.. Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana.

Bugün benim doğum günüm. Şimdi sekiz yaşımdayım. Büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba. Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum ama sen göremedin üzgünüm çok üzgünüm baba… Karlı bir kış günüydü. Seni bir tabutun içine koymuşlardı. Yine çok yakışıklıydın. Derin bir uykuya dalmıştın. Çağırdım defalarca seslendim sana, cevap vermedin küstüm sonra. Hani söz vermiştin. Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında. Hava çok soğuktu ama babannem ağlarken ”oooyyy ciğerim yanıyor” diyordu.

İnsanın ciğeri nasıl yanar baba?

Çok büyük bir kalabalık vardı. Herkes ama herkes ağlıyordu. Hep bir ağızdan ”ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ” diyorlardı. Sen şehitsen ölmüş olamazsın.

Ölmediysen nerdesin baba?

Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu. Sen onu hep göklerde görmek isterdin. ”Kutsal sevdam bayrağım” derdin ya hani. Nedense biraz da kıskandım o zaman seni. Affet baba. Peki neden anlamıyorum hala.

Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü?

Çok karıştı aklım baba.Vatanı kim bölmek ister ki. Bu büyük günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep ”benim dedem Çanakkale de şehit oldu vatanı kurtarmak için” derdi ya… O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Hani okula gidince her şeyi öğrenecektim. Bunları neden öğretmiyorlar baba? Bildiğim tek şey var.

O da sen yoksun yanımda.

Annem çok özlüyor seni biliyorum. Babanla gurur duyuyorum diyor. İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?

Peki gurur senin yerine kardeşimi koklar mı? Beni maça götürür mü acaba?

Biliyor musun baba, benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla. Hem duman da çıkmıyor. Ama içimde bir yer var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor, sızlıyor, sanki kopacakmış gibi oluyor. Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor. Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba.

Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der?

Gel de anlat bana. Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba..

ŞEHİT MEKTUPLARI

Şehitlerimiz, vatanımızı müdafaa etmek için canından geçen askerlerimizdir. Onlar yurdumuzu gözümüz arkada kalmadan emanet ettiğimiz neferlerimiz, başımızın tacı kınalı kuzularımızdır…

Onlar şehadet şerbetini içipte, Cennet-i A’laya göçünce, “Vatan Sağolsun” nidasını yankılandıran ulu canlarımızdır…

Ölümsüzlük sırrına eren gönüllerde yaşayan kahramanlarımız, şehitlerimiz, nedendir bilinmez ama bazen içinden birileri yada bir şeyler kulağına fısıldayıverir de yazarlar. Bilirler şehit olacaklarını. İşte bu şekildedir bir çok şehit mektubu. Sanki bilirler bugün, yarın belki de biraz daha uzun bir süre ama sonunda şehit olacaklarını. İçlerine doğar ve başlarlar yazmaya ailelerine, sevdiklerine, adeta içini dökercesine bazen uyarırcasına, bazen de umarsızca sadece yazarlar.

Bu mektuplar sadece ithaf edilen kişiye yazılmış gibi değildir çoğunlukla. Genelde herkese veya hepimize bir şeyler anlatırlar. Gözlerimizi yaşartarak, yüreklerimizi burkarak, hatırlatarak unuttuklarımızı korkutarak veya sevindirerek bize hepimize yazarlar. Okudukça imanlarımız tazelenir bazende düşmanlarımız korkar ama dostlarımız sevinir.

Anadolu’nun her karış toprağı, şehit kanlarıyla yıkanmış bir “şehitler diyarı” dır. Şehitlerimizin, olağanüstü kahramanlıkları kadar kıymetli hatıralarıda, tarihimizi şereflendiren “mektupları” dır. Mehmetçiğin harp esnasında yakınlarına yazıp da gönderdiği veya gönderemediği öylesine örnek mektuplar vardır ki, gerçekten insanın kalbini, hissiyatını, millî ve manevî duygularını inşiraha getirecek cinstendir.

Savaşların acımasızlığına inat, cepheden yazılan ve çoğu adresine ulaşamayan, belki de kendinden önce şehâdet haberinin gittiği; kan, gözyaşı, ateş ve barut kokusuna bulanmış, sevgi, hasret, ideal vazife şuuru, asalet ve duygu yüklü mektupları anlatmaya hangi kelimenin kudreti yeter ki? Şehit mektupları paha biçilmez değerini, gönüllerde saklanarak ve özündeki ideale sadık kalınarak ancak bulabilir.

Bir cevap yazın