You are currently viewing “Silewro Etkisi” Hikayesi 1. Bölüm
  • Post comments:0 Yorum

“HAZIR OLUN! HERKES TETİKTE OLSUN! GÖRDÜĞÜNÜZ HER ŞEYE ATEŞ EDİN!”

Hemen kendisi de askerlerin arasındaki yerini aldıktan sonra beklemeye koyuldu. Herkes gökyüzüne doğru bakıyor KALUN’nun nereden saldıracağını kestirmeye çalışıyor. Birkaç saniye geçtikten sonra KALU gökyüzünden şehrin ortasına doğru bir füze gibi inerek büyük çapta bir yıkım yarattı. Karşısına gelen her şeye saldırıyor hiç kimseyi es geçmiyordu. Yaklaşık 30 dakikadan az süren çarpışmada birliklerin yüzlerce kaybı oldu. Kalanlar kaçışmaya saklanmaya başladı. Hiç kimse onun karşısına çıkmaya cesaret edemiyordu. KALU çok fazla zalimdi, sivil veya asker, karşısına kim çıksa ezip geçiyordu. Sonunda şehrin sessizliğini yaralıların iniltileri bazen de çığlıkları bozuyordu. KALU şehrin ortasındaki vahşetin ortasında yıkılmış binaların enkaz tepelerinden birinde kendine enkazdan bir tahta oluşturmuş ve oturuyor, yarattığı yıkımı izlerken bir an için babasının ona iyilik yönünde verdiği dersler aklına geliyor ama bu onu daha fazla kızdırıyordu. Öylece otururken, düşünmeye başladı:

“Ben güçlüyüm, neden onlarla aynı statüde olmam gereksin. Ben güçlüyüm! Geri kalan herkes zavallı ve aciz yaratıklar! Bu gezegenin sahibi olacağım ve onlar ise benim hizmetkarlarım olacaklar! Burayla işim bittiğinde diğer sığınak gezegendeki Kasaala halkını da bulup onları da köle orduma katmalıyım. Evet bunu yapacağım.”

Yıkılmış bina parçacıklarından tahtında oturmuş başı öne eğik şekilde düşünürken KALU bir ses duydu. Başını yavaşça kaldırıp nefret dolu çatık kaşlı bakışlarıyla sesin geldiği yöne doğru baktığında yıkılmış bina enkazının altından birinin çıkmaya çalıştığını gördü. Tahtından usulca kalktı ve tepecikten o enkazın altından çıkmaya çalışan kişiye doğru yaylanarak yürümeye başladı. Alaycı bir gülümsemeyle ona doğru iyice yaklaştı ve hemen yanında yere çöktü. Öylece onu izlemeye koyuldu, hiç hareket etmiyordu. Enkaz kumları yarıldı ve aradan bir el çıktı hemen sonrasında çıkmaya çalışan kişinin başı göründü. Çıkmak için çırpınan kişi başını enkazdan kurtardıktan sonra şöyle bir etrafına bakmaya çalıştı. Arkasında duran KALU’yu henüz fark etmemişti. Acı çekerek etrafına bakarken sonunda hırıltılı bir nefes alıp veren birini duydu ve donup kaldıktan sonra çok yavaşça nefes alıp veren kişiye doğru döndü ve onu, KALU’yu gördüğünde dehşete düşerek çırpınmaya yalvarmaya başladı.

“LÜTFEN! Lütfen beni öldürme ben sana bir şey yapmadım. LÜTFEN BANA ZARAR VERME!!!”

KALU alaycı gülüşüyle önce ayağa kalktı ve tekrar ona doğru eğilerek onu başından kavradı, sonra tek eliyle onu enkazın içinden çıkartarak hafifçe kenara doğru savurarak bıraktı. Bu bir asker. Çarpışma esnasında hafif yaralanmış saklanırken enkazın altında kalmış. Asker yere düşüp KALU’ya baka kaldı ve ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu. Aslında öleceğine emindi, merhamet dilenmeyi bile bırakmıştı. KALU ona doğru bir adım attı ve ona tepeden bakarak konuştu.

KALU : SEN ! mevkin ve görevin ne ?!

ASKER: Ben bir muhafızım efendim.

Efendim kelimesi KALU’nun hoşuna gitti. Pis bir gülümseme belirdi yüzünde ve ona doğru hafif eğilerek.

KALU: Bana neden efendim diye itap ettin ? bir kaç dakika önce düşmanındım. Aslında…. Hala düşmanınım!

ASKER: Emir aldık! Ben bir askerim efendim emirleri yerine getiririm.

KALU : Aldığın emir beni öldürmek mi idi ?

ASKER : Hayır! Diğerlerini senden mümkün olabildiğince korumak!

KALU askerin bu sözlerine fena kızmıştı. İki adım geriye çekildi ve haykırmaya başladı.

KALU : Benden korumak mı?! Ben size barışla geldim! Siz saldırdınız!!! ailemi yok ettiniz! Yani seni zavallı!, benim böyle olmamı siz istediniz!!! Siz ve üstleriniz ve şimdi sonuçlarına katlanacaksınız. Şimdi… Bana karşı savaşmaya mı devam edeceksin yoksa bana hizmet mi edeceksin? diye sordu KALU ve arkasını dönerek gene o enkazdan yarattığı tahtına yönelerek yürümeye başladı. Asker yayıldığı yerden acı çeker halde yavaşça diklenerek kalkmaya çalıştı. Sonunda zar zor da olsa ayağa kalkabildi. KALU tahtına yayılmış ve kendinden emin bakışlarıyla oturuyordu. Asker elini anlına koydu ve sonra o elini avucu yukarıya bakar şekilde KALU’ya uzattı ve sonunda eğildi (bu hareket KASAALA halkı arasında teslim olma anlamını taşır). KALU hafiften diklendi ve oturduğu yerde dirseklerini dizlerine ellerini de bir birine tutundurarak askere gözlerini iyice dikte ve ona emir verdi.

KALU: Git! Git ve sağ kalan herkesi topla ve karşıma getir! Ve onlara de ki: artık KALU’nun egemenliği başlıyor ve her şey değişecek, ya hizmetimde olsunlar yada hepsi ölsün!

ASKER : Ya gelmek istemezlerse ?

KALU : Gelecekler! (bunu söylerken yüzünde nefret dolu ve kükreme ile karışık sesini kullandı KALU)

Asker aldığı emri yerine getirmek için oradan ayrıldı. KALU oturduğu yerden kalktı, boynuzları alev gibi parlamaya başlamıştı. Olduğu yerde sağ bacağını kaldırıp yere büyük bir yankı yaratacak bir adım atarak ellerini geriye ve göğsünü öne iyice gererek muazzam gürültülü bir kükreme yaptı. Bunu sadece İİS şehri insanları duymadı. Kükreme kilometrelerce uzaklıktaki diğer şehirlerden de duyuldu. Bunlardan biri büyük ISLAK şehriydi.

Bir cevap yazın