You are currently viewing Bir Aşk Öyküsü: “Aşkın Silueti”
  • Post comments:0 Yorum

Bir Aşk Öyküsü: “Aşkın Silueti”

Rivayet odur ki Kozan Kralının dünyalar güzeli bir kızı varmış. Yolu  Kozan Kalesi’ne düşen herkes kızın güzelliğini duyarmış ama hiç kimseler bu güzel kızı göremezmiş.

Anlatılanlardan çok etkilenen bir delikanlı gizlice bir mektup yazıp kıza ulaştırmış ve kızdan cevap beklemeye başlamış. Aradan günler, haftalar geçmiş ve bir gün genç kız bir mektup yazmış.

“Genç adam sizin kim olduğunuzu bilmiyorum, sizin hakkınızda hiçbir fikrim yok ve sizinle tanışmama gerek de yok, fakat yazdığınız mektup çok içten yazılmış.” demiş. Tabi genç delikanlı hemen ikinci mektubu yazmış, bir cevap bir mektup derken aradan yıllar geçmiş.

Kız, genci çok merak ettiğini ve onunla âşıkları kavuşturan Taşköprü’de buluşmak istediğini mektubuna yazmış. Gencin kendisini tanıması için de elinde mavi bir gül olacağını mektubuna eklemiş.

Genç adam, buluşma yerine erkenden gelip beklemeye başlamış. Bakmış ki köprü üzerinden çok güzel bir kız geliyor. O kadar güzelmiş ki kızın güneş yüzüne hayran olmuş ve yakınına sokulmak için de nerdeyse yerlerde sürünmüş. Kız gence yavaş yavaş yaklaşmış ve bir tebessüm edip yanından geçip gitmiş. Kızın arkasındansa yaşlı bir kadın elinde mavi bir gül ile geliyormuş.

Genç adam geçip giden o güzel kıza ‘gitme’ diye, gelen yaşlı kadına ise yalvararak bakıyormuş. Sonra, kelimelerine âşık olduğu kadına gitmeyi istemiş ve yaşlı kadına doğru yürümeye başlamış.

Yaşlı kadının yanına gelince elini uzatıp “Merhaba!” demiş ve kendini tanıtmış Yaşlı kadın konuşmaya başlamış: “Evladım senin kim olduğunu bilmiyorum. Köprünün başında genç bir bayan elindeki gülü bana verdi ve yürümemi istedi.” demiş ve biraz önce gencin yanından geçen güzel kızı işaret etmiş.

Genç oğlan, arkasını döndüğünde o dünya güzeli kızın kollarını açmış halde ona gülümsediğini görmüş. Çok heyecanlanmış, elleri bacakları titrer olmuş.

Köprünün tam ortasına gelip birbirlerine sarılmışlar ve o an hayat onlar için durmuş. Çünkü ikisinin de kalbi atmaz olmuş.

Zaman geçtikten sonra insanlar yaklaşmışlar ve iki âşığın öldüğü anlaşılmış. Adana halkı bu iki âşığı birbirinden ayırmamış ve birlikte gömmüşler.

Anlatılanlara göre yılın ilk dolunayında Ay ışığı Taşköprü’ye yansıdığında Seyhan Nehri’nin sularına mavi bir siluet yansırmış. İki âşığın birbirine sarıldığı silüetini de sadece gerçek âşıklar görürmüş.
Eğer siz de gerçekten âşıksanız, bir dolunay gecesi Taşköprü üzerinden Seyhan’ın sularına dikkatli bir şekilde bakıp iki âşığın yansıyan siluetini görebilirsiniz. Vesselam…

 Adana Ticaret Odası – Adana Markasının Öyküleri – Serhat Efe UZUNAĞAÇ

Adana Markasının Öyküleri Yarışması’nda Birincilik Ödülü’ne layık görülmüştür.

Aşk Hikayeleri Hakkında

Aşk, kalbin nefes kesercesine hızla atması…  Her saniye yalnızca onu düşünmek… Ellerin titremesi, terlemesi… Bedende kelebeklerin uçuşması hali… Nedensiz yere gülümsemeler ve bazen de ağlama krizleridir…

İnsanın var olması ile birlikte başlar aşkın öyküsü. Gerçeğini yaşamak herkese kısmet olmayan, insan hayatındaki en yüce duygulardan biri olan aşk, kalbe girdiği anda insanın kimyasını değiştiren bir sanattır, var oluş ile yok oluş arasındaki ince bir çizgidir. Ne zaman geleceği hiç belli olmayan, insan hayatının en önemli deneyimidir. Aşk insanda özgürce sevebilme duygusunu uyandırır. Egolardan sıyrılıp karşındakini olduğu gibi kabul etme ve sevebilme sanatıdır.

Aşk hiç düşünmediğiniz zaman kapınızı çalabilir ve sizden izin istemez; kalbinizin bir köşesine oturur.

Dünyanın en büyük aşk hikayelerinin çoğu ilk görüşte başlar; bir de sevgileri zaman içinde çiçeklenenler vardır… Kimi ilişkilerin dinamiği yoğun ve çok güçlü bir sevgi ile şekillenir. Kimi ise birbirini sığınak olarak gören iki kişinin kurduğu sade bir hayatta yeşillenir. Bazı aşklarsa sürekli bir desteği ve cesareti beraberinde getirir. Her biri efsaneleşir ve asla unutulmaz.

Bir cevap yazın